Nora/Nurê
2010 yılında onuncu yılını kutlayan Tiyatro Boyalı Kuş ünlü Norveçli yazar Henrik Ibsen’in 1879’da yazdığı kadın özgürleşme hareketiyle özdeşleşmiş “Nora: Bir Bebek Evi” adlı oyununu Kürtçe sahneledi. 2009 Ibsen Ödülleri’ne (Ibsen Awards) layık görülen bu proje, sahnelemede klasik ile çağdaş, doğu ile batı, geleneksel ile modern arasındaki gerilime meydan okuyor. Bir dengbej hikayesi olan Nurê ile Norveçli Nora’nın hikayesindeki benzerlikler, bu yapıma evrensel bir boyut katıyor. ‘Işık’ anlamına gelen Nurê ve Nora karakterlerinin hikayesi tiyatro spotlarıyla aydınlanıyor ve seyirciye tüm kadınların ‘ortak’ hikayesini anlatıyor.
Tiyatro Boyalı Kuş’un Nora/Nurê adlı oyunu çağdaş feminist bir yorum. Nora’ya bir eş, anne, kadın olarak yüklenen tüm toplumsal rolleri görünür kılan bu yorum, Nora’nın çeşitli maskelerini de gözler önüne seriyor. Nora son sahnede, evcilik oyununun oynandığı evinin kapısını kapatıp giderken tüm maskelerini de sahnede bırakıyor, kendini bulmak adına…
‘Namus’, ‘şeref’, ‘onur’ kavramlarını da eleştiren Tiyatro Boyalı Kuş’un Nora yorumunda: Torvald’ın, “Hiçbir erkek bir kadın için onurunu feda edemez” sözlerine karşılık; Nora’nın “Yüzlerce, binlerce kadın bunu her gün yapıyor” demesiyle cinsiyet eşitsizliğine işaret eden Ibsen’in metnine karşılık Nurê dengbej hikayesinde de Saliho Nurê’yi ‘erkek işine karıştığı’, ‘kadın başına erkek toplumuna girdiği’ için onu Ulu Camii önünde öldürüyor.
NORVEÇLİ ‘NORA’
- yüzyılın sonları Norveç’te yeni yeni ortaya çıkan feminist hareket hem de daha sonrasında uluslararası feminist hareket bağlamında bu oyun çok önemli bir yer tutmuştur. Çünkü bir kadının babası ve kocası için, özellikle dönemin burjuva toplumunda, bir “oyuncak bebek” olmaktan öteye gidememesi ifşa edilmiş ve Nora’nın o “bebek evi”ni terk etmesi, kadının özgürleşmesi için bir simge olmuştur. Aile denen kurumun aslında nasıl bir “vitrin” olarak kurulduğu ve kadının da bu vitrini güzelleştirmekten öte bir anlamının olmadığı bu oyunda gözler önüne serilir. Tüm oyun boyunca hep evin içinde, bu vitrinin bir parçası olarak bulunan Nora’nın sonunda kapıyı çarpıp çıkması, çocuklarını ve kocasını terk ederek “önce kendisine karşı olan görevlerini yerine getirmeyi” amaçladığı bir yolculuğa adım atması elbette bir devrim niteliğindedir.
KÜRT ‘NORA’: NURÊ
Nora’nın hikayesini Şemdin, Karapete Xaco ve Şakiro gibi dengbejlerin seslendirdiği ve Kürtçe’de bir klasik olmuş olan “Saliho ve Nurê’nin hikayesi”nde de bulduk… Saliho, Nurê’nin amcasının oğlu (pismam) ve sevdiğidir, Diyarbekir’de zindana düşer. Nurê onu kurtarmak için savcılarla, hakimlerle konuşur, Cumhuriyet’e dilekçeler yazar ancak hiçbir çözüm bulamaz. Altınlarını satıp hâkime rüşvetler verir ve eninde sonunda Saliho’yu hapisten kurtarmayı başarır. Saliho’nun çıkar çıkmaz yaptığı ilk iş Ulu Camii’nin önünde Nurê’yi öldürmektir çünkü, kendi dediğine göre “Nurê kadın başına erkek toplumuna girmiştir.” Orada işi nedir? “Ezê te bikujim çima ku tu li ber hukumatê geryayî,” der Saliho; yani “Ben seni öldüreceğim, çünkü hükümetin önünde geziniyorsun.” “Saliho dema ji zindan derdikeve te Nûrê dikujê. Çima kû nava mêranda geryayê û çuyê li dû hukumete geryaye.” Demek istenen şudur: “Salih hapisten çıktığında Nurê’yi öldürmeye gelir. Çünkü erkeklerin arasında gezdin, gittin hükümetin önüne.” Yani, ana sorun Nurê’nin Saliho’nun namusuna laf getirmesi, ‘erkek işi’ne karışmasıdır…
Ibsen’in Nora’sının yaptığı da aslında bundan farklı değildir. Para ve borç alma gibi işlere karışır karışmaz girdiği alan ‘erkeğin alanı’, yaptığı da ‘erkek işi’ oluverir. Torvald’ı kurtarmak için borç alıp sahte imza atmak zorunda kalır ve bu Torvald’ın ‘onurunu’ kirletir.
Torvald Nora’ya bağırırken:
“Hiçbir erkek bir kadın için onurunu feda edemez” der, tıpkı Saliho gibi…
Nora ise:
“Yüzlerce kadın bunu her gün yapıyor ama” der.
Borç alarak, çalışıp didinerek, yalanlar söyleyerek, kendi rahatından kocası için feragat ederken hiçbir şey yokmuş gibi davranarak yaptığı tam da budur, aynı Nurê gibi…
Nora/Nurê. Nora Latince namus, onur anlamına gelir, Arapça’da ise ışık anlamına. Nurê de Arapça Nur’dan geliyor. “Namus, Onur, Işık” anlamlarına sahip bu isimler tesadüf değildir elbette.
Nora/Nurê. Hikayeleri aynı hikâye. Coğrafya değişse de hikâyenin özü pek de değişmiyor.
Tiyatro Boyalı Kuş bu yapımıyla bu iki ismi, bu iki kavramı aynı hikâyede, iki hikayeyi aynı dilde buluşturmak, birini diğerinin diliyle anlatmayı amaçladı.
Prömiyer Tarihi: 3 Mart 2010, Yılmaz Güney Tiyatrosu, Batman
Oynandığı yerler: Diyarbakır-Kayapınar Belediyesi Sahnesi, Ağrı-Doğubeyazıt Kültür Merkezi, Kars-Dağpınar Kültür Merkezi, Van Devlet Tiyatrosu Sahnesi, Ankara Sanat Tiyatrosu, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi (İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Tiyatro Festivali), Esenyurt Kütüphanesi, Kumbaracı 50, Yenimahalle Sahnesi (Ankara TAKSAV Tiyatro Festivali), Skien-Norveç-Henrik Ibsen Tiyatrosu.
Yazan: Henrik Ibsen
Türkçe Çeviri: Feride Eralp, Jale Karabekir
Kürtçe Çeviri: Aydın Orak
Reji: Jale Karabekir
Reji Asistanları: Aydın Orak, Feride Eralp
Müzik ve Fotoğraf: Murat Hasarı
Kostüm ve Mask Tasarım: Kübra Erişir
Oyuncular: Şengül Özdemir, Aydın Orak, Remzi Pamukçu